Haftasonu çok gizli ve çok özel bi misafirim vardı. Efendim kendisine Norveçli balıkçı ellerimle ve yapabildiğimce bir takım yemekler yaptım.
Bakınız akşam yemeğinden bir görünüm...
Her akşamın bir de sabahı var tabi ki. Sabah kahvaltısında yenilebilecek en bi güzel yemek tabi ki kreptir. ilk krep deneyimimin ürünü de aşağıdaki fotoda beğenilerinize sunulur.
Hayatım tabi ki yemekten ibaret diil çünkü zaten bildiğiniz gibi ahçı karakterli bir insan değilim. Olmak ister miyim bilemiyorum. Zaten yüzbin yıldır 64 kiloda sabit kalmışım. Öncelikle bunu tedavi etmem lasım karakterime sıfat eklemeden önce.
Efendim Björk ablayı izleme şerefine de nail olduk pazar itibariyle. Kendisinin sahne performansı ile bedava biletlerin bünyemde yapmış olduğu mükemmel uyum beni bir kere daha keyiflendirdi. (Evet Björk'e beleş girdim ne olmuş sayın okuyucu) Sonuç olarak İstanbul'a geldiğimden beri geçirdiğim en güzel haftasonunu yaşatan, lojistik desteği ile Migros ve Sushi-co'ya, soundtrack desteği ile Harvey Danger'a ve son olarak pek bi gizli (haha) misafirime ve hatta tüm Türkiye'ye buradan teşekkür ederim.