29 Ağustos 2008
24 Ağustos 2008
19 Ağustos 2008
15 Ağustos 2008
13 Ağustos 2008
10 Ağustos 2008
4 Ağustos 2008
blog
blog yazmak neden gereklidir ? gerekli midir ? ne ki bu ? ne bu la ? gibi sorular soruyorum ara ara. Blog insanın kendine yakışanı giymesi mi acep ? yoksa normalde söyleyemediklerini dile getirebildiği kafasına kese kağıdı geçirip bağırabildiği bi yer mi ? ben blogu sadece yazmış olmak için yazıyorum. öncelikle sevgili okuyucu kitlesi - kütlesi ile bu konuda anlaşmak lasım. sevgili kütle bu blog bişi anlatmaz. bişi ifade etmez. sana bişi katmaz ama aynı zamanda senden zaman dışında bişi de çalmaz. prensipte anlaştıysak buyrun okumaya devam edin...
Haftasonu çok gizli ve çok özel bi misafirim vardı. Efendim kendisine Norveçli balıkçı ellerimle ve yapabildiğimce bir takım yemekler yaptım.
Bakınız akşam yemeğinden bir görünüm...
Her akşamın bir de sabahı var tabi ki. Sabah kahvaltısında yenilebilecek en bi güzel yemek tabi ki kreptir. ilk krep deneyimimin ürünü de aşağıdaki fotoda beğenilerinize sunulur.
Hayatım tabi ki yemekten ibaret diil çünkü zaten bildiğiniz gibi ahçı karakterli bir insan değilim. Olmak ister miyim bilemiyorum. Zaten yüzbin yıldır 64 kiloda sabit kalmışım. Öncelikle bunu tedavi etmem lasım karakterime sıfat eklemeden önce.
Efendim Björk ablayı izleme şerefine de nail olduk pazar itibariyle. Kendisinin sahne performansı ile bedava biletlerin bünyemde yapmış olduğu mükemmel uyum beni bir kere daha keyiflendirdi. (Evet Björk'e beleş girdim ne olmuş sayın okuyucu) Sonuç olarak İstanbul'a geldiğimden beri geçirdiğim en güzel haftasonunu yaşatan, lojistik desteği ile Migros ve Sushi-co'ya, soundtrack desteği ile Harvey Danger'a ve son olarak pek bi gizli (haha) misafirime ve hatta tüm Türkiye'ye buradan teşekkür ederim.
Haftasonu çok gizli ve çok özel bi misafirim vardı. Efendim kendisine Norveçli balıkçı ellerimle ve yapabildiğimce bir takım yemekler yaptım.
Bakınız akşam yemeğinden bir görünüm...
Her akşamın bir de sabahı var tabi ki. Sabah kahvaltısında yenilebilecek en bi güzel yemek tabi ki kreptir. ilk krep deneyimimin ürünü de aşağıdaki fotoda beğenilerinize sunulur.
Hayatım tabi ki yemekten ibaret diil çünkü zaten bildiğiniz gibi ahçı karakterli bir insan değilim. Olmak ister miyim bilemiyorum. Zaten yüzbin yıldır 64 kiloda sabit kalmışım. Öncelikle bunu tedavi etmem lasım karakterime sıfat eklemeden önce.
Efendim Björk ablayı izleme şerefine de nail olduk pazar itibariyle. Kendisinin sahne performansı ile bedava biletlerin bünyemde yapmış olduğu mükemmel uyum beni bir kere daha keyiflendirdi. (Evet Björk'e beleş girdim ne olmuş sayın okuyucu) Sonuç olarak İstanbul'a geldiğimden beri geçirdiğim en güzel haftasonunu yaşatan, lojistik desteği ile Migros ve Sushi-co'ya, soundtrack desteği ile Harvey Danger'a ve son olarak pek bi gizli (haha) misafirime ve hatta tüm Türkiye'ye buradan teşekkür ederim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)